İran Molla Rejiminin İşlediği Cinayetlere Kayıtsız Kalmayacağız!

Vahşi İran rejimi Afgan mültecilere karşı yine korkunç ve affedilemez bir cinayet işlemiştir. İran sınır güçleri, işsizlik ve ailelerine bir lokma ekmek bulmak için İran’a gitmek isteyen 50 -57 Afgan vatandaşını, Herat Vilayeti’nin (Dehane-i Zulfikar) sınır hududunda yakalayıp önce türlü işkencelerden geçirdikten sonra üzerlerine ateş açarak onları Harirud Irmağı’nın en derin noktasında geçmelerine mecbur ediyorlar. Bu cinayet hicri 1399 senesinin 12. Saur ayında gerçekleşmiş olup 23-30 kişinin ölümüne sebep olmuş ve ölenlerin sadece 7 tanesinin cansız bedenine ulaşılabilmiştir ki bunların içinde 11 yaşındaki bir çocuk da ölenlerin arasındadır. Güçlükle kurtulan birkaç kişi “ Boğulanlar ölmemek için suyun içinde el kol sallayıp çırpınırken İran sınır güçleri kahkaha atarak gülmekteydi” diye korkunç cinayeti anlatıyorlar.

Sırtlanların Kurultayı 7 ve 8 Saur’un (27 ve 28 Nisan) devamıdır

7 ve 8 Saur, kara günler geldi çattı derken caniler 9 Saur (29 Nisan) tarihinde bir kez daha utanç verici lekeyi tarihimize yazdırmak istemekteler. Hain ve gerici unsurlar, “Barış, güvenlik ve kalkınma” gibi gönüle hoş gözüken adlarla ABD’nin emriyle yine Büyük Kurultay ( Loya Jirga) adı altında Ortaçağ’dan ışınlanmış yırtıcı Taliban’ı tüm gaddarlık ve cinayetlerine karşın, bağışlamak ve onları hakimiyete ortak yapma çabasındalar. Bu utanç verici kurultay kan içinde kıvranan ülkemizi işgale, gericiliğe, irticaya, savaşa, güvensizliğe, yolsuzluğa, yağmaya, adaletsizlik ve türlü musibetlere sürükleyeceği muhakkaktır. Böyle yapmaca kurultaylarla müzakerelere acı çekmiş gerçek halkımız yerine 7 ve 8 Saur’iler Taliban ve teknokrat kardeşleriyle aynı çatı altına toplanıp milleti pis pençeleri arasına daha sıkı almak istemekteler.

Julian Assange’ın Emperyalistlerce Kaçırılması İnsanlığın Vicdanına Darbedir!

Emperyalizmin Demokrasi yalanı bir kez daha kanlı çehresini göstermiştir. Demokrasiyi Afganistan, Irak, Suriye, Libya ve son olarak da Venezüella’ya getireceklerini iddia eden, kendilerini dünyanın sahibi zanneden işgalci ABD ve İngiltere devletleri Ekvador gibi kukla devletin işbirliği ile Wikileaks sitesinin kurucusu Julian Assange’ı Ekvador’un Londra Büyükelçiliğinden süründüre süründüre kendileriyle götürmüşlerdir ve gerçekte kanun namına vicdan sahibi böyle bir insanı ve emekçilerin gerçek dostunu tüm medya ve insanların gözü önünde kaçırmışlardır. Assange tutuklanırken yüksek moralle polis aracı içinden korkusuzca gülümserken, ifşa ettiği belgelerle nasıl da çürümüş emperyalist sistemin ve onun işbirlikçi şirketlerinin kalbine oku sapladığını tüm dünyaya gösteriyor ve hiçbir darbe onun belini bükemeyeceğini ima ediyordu. Emperyalist sistemlere ve onun şirketlerine bağlı medya, İngiltere prensinin kokuşmuş düğününü saatlerce canlı yayınlarken bu olayı değersiz bir habermiş gibi birkaç saniyeliğine gösterip ifade özgürlüğünün maskesini yüzlerinden düşürmemek gayretindeler.


Silay Ghafar : Parlamento’nun milyonerleri hırsızlar, kaçakçılar ve sömürgeci ülkelerin casuslarıdır!

Afganistan Dayanışma Partisi’nin sözcüsü Silay Ghafar Ariana News’ın (97 Seçimler) programındaki 14 Ocak 2019 tarihli ropörtajında: Özgür bir hükümete sahip değilsek tabii ki onun komisyonları da özgür değildir. Özgür olmayan (Özgür) Seçim Komisyonu da Köşk ve Batı’nın kendi elleriyle seçtiği bir komisyondur ve onların skandalları her yönüyle bellidir ki hatta bu komisyonun şeklini bile yapamamışlardır. Bugün kendilerinin söylediği gibi asıl sebep yönetim zafı değildir. Belki perde arkasında cereyan eden anlaşmalarla komşu ve işgalci devletlerin her biri kendi kölelerini meclise sokmak istediklerinden kaynaklanıyor.

Şehit Meena, Afgan Kadınlarının Direniş Sembolü

Meena ( 27 Şubat 1956 – 4 Şubat 1987) Afgan kadınlarının ilk siyasi örgütünü “ Afganistan Devrimci Kadın Birliği”ni veya kısacası (RAWA)yı kurdu ve on sene gibi bu örgütün liderliğini yapmıştır. Meena 9 Sevr 1359 Hicri gününde, gösterilerdeki rolü büyüktü. Bu büyük gösteride kız okul öğrencileri işgalci ruslara karşı direnişe geçmişti ve Nahid ile Vecihe bu gösteride ruslar tarafından şehit edilmiştir. Kendisi Rus yanlısı Afganistan Demokratik Halk Partisi’nin karşısına isyan etmenin yanısıra İslamcı teröristlerin de tehlikesinden söz eden ve dünyayı uyaran ilk siyasilerden biriydi. Eğer İslamcı grupların önüne geçilmezse halkın daha beter günleri göreceğini söylemekteydi. Meena sonunda KHAD ve Hikmetyar’ın ortaklaşa yaptıkları bir suikast ile 4 Şubat 1987 günü Pakistan’ın Ketta şehrinde şehit edilmiştir ve maalesef kendi ön gördüğünün gerçekleşeceğini hayatında göremedi.

2003 yılında Amerikalı Feminist yazar Melody Ermachild Chavis “RAWA” üyeleriyle karşı karşıya gerçekleştirdiği ropörtajlardan esinlenerek kaleme aldığı ve “ Meena, Afganistan’ın Kahraman Kadını – Afganistan Devrimci Kadın Birliği’ni kuran kadın” adlı bir kitap yayımlamıştır. Bu kitap beş dile çevrilmiştir fakat maalesef şuana kadar bu kitabın Farsça tercümesi yoktur. Kitabın sunum bölümünde şöyle okuyoruz:

“Bu kitap gelecekte adaletsizliğe, İslamcı radikalliğe karşı direniş gösterecek ve barış, özgürlük, demokrasi ve kadın hakları için savaşacak genç Meena’lara armağandır.”

Bu kitap Meena’nın nasıl özel hayatına veda ederek adil ve eşit bir dünya için canından bile geçmişliğin hikayesidir ve özellikle gençlere güzel öğütler vermektedir.

Dolayısıyla bu kitabın “ Gizli Yaşam” bölümünü (Sayfa 95-99) tercüme ederek Hambastagi okurlarına sunuyorum ki bu işgal edilmiş ve İslamcı terör örgütlerinin pençesinde kıvranan bu vatanın gençleri, özellikle de kızları Meena’dan ilham alarak aydınlansın diye.

 Türkiye’nin Faşist Devleti, IŞİD’lileri Afrin’e Karşı Silahlandırıyor

7 Şubat 2018 tarihi Independent gazetesi, Türkiye devletinin YPG savaşçılarını yok etmek amacıyla yenilmiş IŞİD gruplarına eğitim vererek silahlandırdığını ve ÖSO saflarında yeni silahlarla savaşmasını sağladığını açıkladı.

Afrin Kobani Zaferini Tekrarlayacaktır!

20 Ocak 2018’de, Türkiye’nin faşist devleti cinayetlerinin devamında “PKK’lı teröristler” ve IŞİD adı altında Afrin’e saldırdığını resmi olarak beyan etmiştir. Bu teröristperver ve cani devlet kamu oyunu ve dış ülkeleri kandırmak için IŞİD’i bahane olarak göstermektedir oysa IŞİD’in Suriye’de hiçbir kolu kalmadığı herkesçe bilinmekte ve özellikle Afrin’de ve onun cevarında bu gruptan bir kişi bile bulunmadığı kesindir. Daha önemlisi muteber kaynaklara göre Erdoğan’ın devleti IŞİD’i destekleyen ülkelerin başında geliyor ve Kobani’ye saldırıda da IŞİD kılığında Türkiye’nin askerleri katıldığı söylenmektedir. En azından Türkiye’nin “Kabil Kasabı” lakaplı Hikmetyar ile olan sıkı ilişkisi bu devletin en gerici grupları desteklediğini göstermektedir. Ayrıca, Erdoğan’ın cani devleti dünkü IŞİD’lileri ÖSO adı altında silahlandırıp maddi yardımda bulunuyor ve Türkiye’nin resmi ordusu ile birlikte bölgenin acı çekmiş halkı üzerine salmaktadır. Kürt halkıyla derin düşmanlığı olan gerici Türkiye devleti onların hiçbir zaman özgürce barış içinde, sakin yaşamalarını istememekte ve bu yüzden türlü komplolarla Kürt halkına karşı zorbalıktan iş alıyor.

Tahar’ın Çah-e Ab ilçesinde bir kadın vahşi şekilde dövüldü

12 Dalu 1396 Hicri Şemsi tarihinde Çah-e Ab ilçesinin Robat Amdin köyünde , 22 yaşında olan Süreya adlı kadın insanlar önünde dövüldü. Kocası İran’da olan bu kadın başka bir erkekle yasak aşk yaşadığı gerekçesiyle, Hikmetyar’ın adı lekeli partisi, Hizb-e İslamı’nin en cani komutanlarından olan Başir Qanet’in adamı Komutan Faiz tarafından mahkemesiz bir şekilde vahşice dövülüp işkence görmüştür.

Zafer Gericiliğe Baş Kaldıran İran Halkınındır!

Bir kez daha İran’ın direnişçi ve aydın halkı zulüm ve istibdat rejimine karşı korkusuz bir direniş sergiledi. Biz, bir taraftan bu korkusuz İran’ın kadın ve erkeklerini örnek alıp bir sürü şey öğrenirken diğer taraftan da İran halkının bu dinci kan emicilere karşı göstermiş olduğu direnişi sonuna kadar destekliyoruz. İran toprağı bir yandan Humeyni, Hamaneyi, Halhali, Hatemi, Ruhani, Rafsancani, Mohammed Rıza Şah ve Şahrudi gibi insanlık adına leke düşüren unsurları barındırsa da diğer yandan bu topraklar Golsorkhi, Kamanger, Ahmadzade, Eşref, Cazni, İskoyi, Vekili, Sultanpur ve Farhani gibi binlerce asil evlatları bir meşale misali ortalığı aydınlatan kişileri de tarihe altın harflerle sunmuştur. İşte bugün bu mert yiğitlerin kanlarının gücüdür ki kokuşmuş rejimin yüreğine korku salıyor .

Afganistan Halkı Hala 7 ve 8 Sevri (27 ve 28 Nisanlılar) Canilerinin Ateşinde Yanmaktadır

7 ve 8 Sevr, tarihimizin birer lekesidir. Bu iki olayın ateşi şuan bile ülke ve halkımızı kavurmakta ve peş peşe her gün binlerce cani, cahil ve haini bünyesinde yetiştirmektedir. 7 ve 8 Nisan halkımız için iki kara gündür ve hatta halkımız o yılların korkunç cinayetlerini unutmak için keşke bu iki gün takvimde olmasaydı diyor. Kanlı darbe, kayboluşlar, on binlerce masum insanın idamı, işkence ve diri diri toprağa gömülmeler, çaresizlik, rusların bombalarından kaçış, İran ve Pakistan’da hakaretlerin tahammülü. . . ve ondan sonra 8 Sevr cellatları, yani cihatçıların Afganistan’ı kanlı pençelerinin arasına sıkıştırmaları ki 7 Sevr’den daha beterini Afgan halkı için reva görmüşlerdir. Öyle ki rusların ve onların Afgan ortaklarının cinayetlerini bile unutturmuştur : Kabil’in her bir sokağı savaşın ön cephsei olmuştur; cihatçılar iktidarlarının ilk gününde tüm kamu ve devlet ofislerini talan etmiş; 7 yaşından 70 yaşındaki kadınlara tecavüz edilmiş; kadınların korkudan düşük yapmasını izlemek silahlı unsurların eğlencesi haline gelmiş; Şükriye’ler, Nahid’ler ve yüzlerce kadın ve çocuk param parça olmuş, Afşar mahallesinde Hazaralara karşı soykırım yaşanmış; insanların kafasına çivi çakılarak (Ölü Dansı)* gösterilmiş; savaş esirlerine idrar verilerek insanlar konteynerlerde diri diri kebap olmuş; Sih vatandaşlarımıza karşı en feci ve utanç verici cinayetler işlenerek malları gasp edilerek yerlerinden edilmiş; ülkenin fabrikaları ile silahları demir parça halinde Pakistan pazarlarında satılmış; Kabil ruhlar şehrine dönüştürülmüş; ülke etnik, mezhepsel ve dil ayrımcılığıyla çalkalanmış; Pakistan ve İran’ın kanlı rejimlerinin eli ülkenin dört bir yanına uzanarak hiçbir yerde ve savaşta görülmemiş vahşetler yaşanmıştır. Bu canilerden sonra halkımız Taliban gibi Orta Çağ’dan gelme katillerin zulüm ve kırbacından kurtulalım derken ABD ve ortaklarının bombalarına maruz kalıyor ve tekrar 8 Sevriler halkımızın üzerine Batı demokrasisi adı altında salınıyor. Bu kez 8 Sevriler, 7 Sevrilerle birleşerek çuval çuval dolarları 15 seneden aşkın bir zamandır, takım elbiseli fakat elleri kanlı ve kafaları gericilikle donanmış halde vatanını satmaktadır ve Afganistan halkını cehennemde yaşatmaktadırlar.

269 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi