Afgan Kadınının Kurtuluşunun İlk Adımı İşgal ve Gericiliğe Karşı Savaşmaktır

Afgan Kadınının Kurtuluşunun İlk Adımı İşgal ve Gericiliğe Karşı Savaşmaktır

Bu sene öyle bir durumla 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü kutluyoruz ki daha Ferhunda ve Ruhşane’nin akan kanları taze duruyor ve ülkenin dört bir köşesinde binlerce kadın şiddetin ateşinde yanıyor. Neredeyse on beş yıldan aşkındır ki Afgan kadının adı ve sefaleti kötüye kullanılıyor ve sadece slogan olarak kadının kurtuluşundan söz ediliyor. Oysa pratikte gün geçtikçe kadınlarımızın durumu daha da kötüleşiyor ve tahammül edilemez bir hale gelmektedir. Kadın ve kızların acı içindeki çığlıkları ülkenin dört bir yanından arşa yükselmiş durumda. Ülkedeki vahşet sadece Meryem’ler, Seher’ler, Merve’ler, Sehergül’ler ve Bibi Gül’ler ile sınırlı değildir. Halkımız her gün Paktia’da, Helmand’da, Kunar’da, Şah Şehit’te ve Afganistan’ın bir sürü semtinde Nato ve Amerikalı işgalcıların Bombardımanı altına ezilip gitmektedir. Taliban ve IŞİD’in şehirlerdeki intihar saldırıları her gün yüzlerce masum vatandaşımızın canını alıyor. Savaş ağaları milis veya halk ayaklanması adı altında resmi şekilde silahlandırılıyor ve iç savaştaki korkunç vahşeti yeniden yaşatmak için fırsat kolluyorlar. Sarayın Taliban ve IŞİD’e karşı oynadığı kedi fare oyunu yüzünden kırsaldaki yüz binlerce halkımız perişan halde. Savaş suçluları ile hırsızlar devletin onlara sağladığı nimetlerden daha fazla pay almakta ve güç koltuklarına oturmaktadırlar. Dini ve mezhepsel azınlıklar katliam ediliyor. Farklı düşünenler ile aydınlara faaliyet sahası gün geçtikçe daralıyor. Sansür ve otosansürlük her zamankinden daha çok belirgin. Yoksulluk, kıtlık ve işsizlik insanların feryadını yükseltmiş durumda. Ülkeden umudunu kesmiş gençlerin kaçışı her gün daha da artıyor. Hayali okul, klinik ve asker ülkeyi ele geçirmiş vaziyette. Devlet mafyasının göbeği halkı sömürmekten her gün daha da şişiyor ve bunlara benzer daha birçok vahşet . . . Bu durumlara baktığımızda kadınlar en kolay kurban olarak ilk sırada yerlerini alıyor ve gerek fiziksel gerek ruhsal olsun tahammülü güç olan darbelere maruz kalmaktadırlar.

Kadın düşmanı gerici devletlerle güçler, tıpkı 25 Kasım Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü gibi 8 Mart’ı da asıl anlamı olan savaşım ve direniş konusunu silip atıp, sıradan bir bayrammış gibi bu günü sadece kutlama ve çiçek takdim etme gibi bir törene dönüştürmek istemektedirler. Fakat bu iki gün öyleysine sıradan günler değildir. Bu iki gün Amerikan işçi kadınlarının ve Dominik Cumhuriyeti’nden Mirabal Kardeşleri’nin kanlarıyla filizlenmiş, Rosa Luxemburg, Sakine Cansız, Meena, Naheed Saed, Vecihe, Berta Caceres, Zoya, Şirin Alem Houli, Merziye Eskoui, Carmen Aguado ve 12 Yoldaşı, Ceylan Özalp, Tania, Leyla Kasım ve binlerce özgürlükçü ve direnişçi kadının kanıyla boyanmıştır. Bu kadınlar ataerkillik ve adaletsizliğin karanlık geleneğinin üzerine basmışlar, kapitalist, gerici, zalim sistemlere karşı durmuşlar, erkeklerin hizmetini yapıp eğlence mekanlarının kölesi olmaktansa cesur bir şekilde savaşıp canlarını bu yolda feda etmişlerdir. Öyleyse bu günü kutlamak, her türlü cinsiyetçi ayrımcılığına karşı belirleyici bir direniş sergilenirse değerli ve etkili olacaktır.

Afganistan , (Kadın Kurtuluşu) ve (Demokrasi) adı altında savaş çığırtkanı ABD ve müttefikleri tarafından işgal edildi. Fakat öngörüldüğü gibi en pis, hain, demokrasi ve kadın düşmanı unsurlar yıllarca savaştan hasta düşmüş halkımızın üzerine salındı. Afganistan iç savaşında 70 yaşındaki kadınlarla 7 yaşındaki kız çocuklarına tecavüz eden, hatta çaresiz kadınların korkudan düşük yapmasından bile zevk alan suç örgütleri ile caniler, birkaç hain ve palyaço kadın ile birleştirilerek kukla hükümeti kurdular. Bugün ülkenin başındakiler İran, Pakistan ve kırkı aşkın devletin casusları olup utanmadan her bir kurumda ve vukuatlarında milli sözcüğünü kullanmaktadırlar. Ama gerçekte ellerine fırsat geçtikçe ulusal çıkarı yabancı patronlarına kurban etmektedirler. Bir milleti esir almak için onların üzerine en cani, cahil, itibarsız ve gerici kesimleri hükümetin başına oturtmak her işgalci gücün özelliğindendir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri kendi şom çıkarlarını korumak için kötü diktatörler, caniler ve acımasız teröristleri onlarca ülkede nasıl kullandığı ve onları nasıl kolladığı kimseden gizli değildir. Bugün de baktığımızda kadınlara tecavüzden gururla söz eden Donald Trump adındaki şahıs güç koltuğuna oturmuş ve Cihatçı, Taliban, El Kaide ile Işid’den sonra halkımızın üzerine hangi canileri salacağı henüz belirsizdir.

Dr. Abdullah ve Eşref Gani’nin seçim propagandasının başında Kadın Hakları geliyordu. Bir gün Eşref Gani kadınların nezdinde şöyle bağırmıştı: “ Kadınların güvenliğini koruyamayan devletin hiçbir meşruiyeti yoktur”. Kamuoyunu kandırmak için şahsen bir tecavüz davasını takip etti ve doğrudan kurban ailesi ile temas kurdu. Kadınının adını da Bibi Gül’e değiştirerek onun için milyonlarca dolar bütçe ayırdı. Fakat bu kadar paranın saraydaki hangi yalaka kadının cebine girdiği belli değil. Fakat Şehit Ferhunde’nin vahşice öldürülüşünün üzerinden birkaç saat geçmemişti ki Abdullah ile Gani sessizce bu olayın yanından geçerek ikisi de ABD’ye doğru yol alıp orada Afganistan’ı yer yüzünün cenneti olarak tanıtmaya çalıştılar. Afganistan halkını derinden sarsan o vahşetin üzerinden iki sene geçti ama dava neredeyse unutulmuş durumda ve Ferhunde’nin gerçek katilleri dışarıda elini kolunu sallayıp gezmektedir. Gani’nin cumhurbaşkanlığı döneminin ilk iki senesinde kadınlara karşı yüzlerce cinayet işlenmiştir. Ülke nüfusunun yarısı Karzai’nin mafyatik döneminden de daha kötü vaziyette ve şiddetin uçurumuna yuvarlanmış durumdalar. Gani Kadın güvenliğinden bahsetmişti ama yerine kadınların ve insanlığın en cani düşmanlarından biri olan Hikmetyar’a güvenlik sağladı. Oysa cihatçılar tarafından işkence görmüş yüz binlerce kadının ruhsal ve fizikzel yarası hala tazeliğini koruyor. Gani, utanç verici hayatını kadınların yüzüne asid dökerek başlayan ve şuana kadar da ülke tarihinin lekesi olan hasta ve hain emire kucak açmıştır.

Hizbi Hambastagi Afghanistan (Afganistan Dayanışma Partisi) sadece dayanışma ve cesurca direniş ile kadınların bu kafesten özgür olabileceğinin kanısındadır. Hiçbir yabancı güç ve kuklası bizim kurtarıcımız olamaz. Savaşçı Kürt kadınlar gibi işgal, gericilik ve tutuculuğa karşı durmalıyız. Kadınlara eşit hak, özgürlük ve Afganistan’da demokrasi yalnızca kadın ve erkeklerin yorulmaz direnişiyle bu ülkede mümkündür. Bu savaşım fedakarlık istemektedir. Dolayısıyla bu zindandan kurtulmak için böyle bir yöntemden başka çaremiz de kalmamıştır.

Hizbi Hambastagi Afghanistan (Afganistan Dayanışma Partisi)

8th March 2017

397 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi